Son bir yılda en çok sevdiğim iki kelimelik cümle bu oldu: "Gazete bitti"
En nefret ettiğim üç kelimelik soru ise şu: "Gazete bitti mi?"
Ayda bir, tabloid boyda 20 sayfa çıkarılan bir ilçe gazetesinin bireyde yaratabileceği kişilik bozukluğunun derecesi ne olabilir? Beni tanımayanların cevabı "hiç" olabilir, tanıyanlar ise "üfff yine mi aynı konu" diye yazıyı burada bırakıp
"photoggraf" blogumuzdaki güzel fotolara bakmaya devam edebilir.
Peki benim cevabım ne? Gazetenin hazırlık aşamasındaki son günlerde yaşadığım ve yaşattığım stresin haddi hesabı yok. Kimi yerde haklı kimi yerde abartılı verdiğim tepkiler, çevremde yarattığım -radyoaktif akımların verdiği hasar derecesindeki- elektrik yükü için birilerinden özür dilemem gerekiyor mu bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa, o da; bu konuda gerçekten "hırslı ve kararlı" olduğum. Aslında hırstan öte bir "korku" olmalı bunun arkasında yatan neden. İşi kaybetme korkusu, azar işitme korkusu, hata yapma korkusu... Ama öyle değil, gerçekten öyle bir şeyden korkmuyorum. Söz verilen zamanda, söz verilen nitelikte bir iş çıkarmak için gerçekten hırsımın sınırlarını zorluyorum. Kime söz verildiği, karşılığında ne alındığı, değip değmediği hiç önemli değil. Önemli olan tek şey "iyi iş ve doğru zaman". Bunun doğru bir tavır olduğunu savunmuyorum, yalnış anlaşılmasın. Tam tersi ruhumu sıkan bu süreçte nasıl rahatlatırım kendimi; onun yollarını arıyorum. Belki yine abartıyorum. Yok, yok abartmıyorum, çünkü her ay bunu yaşıyorum. Her ayın bir haftası bu stresi yaşayarak, bir haftası da bu stresten kurtulmaya çalışarak geçiyor. Bugün işe gelirken de bu konuyu düşündüm, zira gazete bitti ve ben kendimi yine rahatlatmaya çalışıyorum.
Acaba seviyorum muyum ben bu stresi, sorun yaratmayı, ruhumu daraltacak gerginlikler yaşamayı?
Yoksa hava mı çok kötü? Kış aylarının gelmesi, gündüzün erkenden bitmesi, yani havanın erkenden kararması, üşümek, üşümek, üşümek... sinirlerimi mi bozdu? Pireyi mi deve yapıyorum, deveyi mi pire? yoksa bu atasözü böyle değil miydi? Tanıdığınız iyi bir terapist var mı? Geçecek geçecek, ayın 20'sine kadar da bi daha uğramayacak. Bir kaç günü kaldı. Ha gayret!...