Pazar, Ocak 01, 2006

mutsuz yazı

Bireysel mutluluklar ve manevi haz dışında da katlanılabilecek bir tarafı yok bu mesleğin.. ya da bu sektörün... herkesin sandığı gibi çok para kazanmaz gazeteciler, eğer bir köşeyi kapatmadıysa. öyle sanıldığı gibi herkese dağıtılmaz "Sarı Basın Kartı" senelerce çalışıp, emekliliğine yakın "gazetcilik" mesleğine dair sosyal hakları kazanmış basın emekçileri çoktur piyasada.

kendini tatmin etmek, bulunduğu konumu sağlamlaştırmak için, "seni yetiştiriyormuş" havasında sabah akşam toplantı yapıp, azar kayan müdürler, meslekte 10 yıl geçirdiği için kendini bu işin duayeni sanan ama habere 5. cümleyi yazamayan abiler, daha da fenası bilmem ne müdürünün kızı/oğlu olduğu için senden az çalışıp, senden çok para alan güzel insanlar, tam habere konsantre olmuş gözün hiçbir şey görmezken yanına çay bırakıp kaçan sonra da parasını isteyen çay ocağı şeytanları, sana mesleğinle ilgili yol yöntem gösteren ulaştırma emekçileri... her gün bir bir öldürür hücrelerini... hırslar dünyasında torpilli ağalar arasında sert bir kaya gibi durmak gerekir bu dünyada.

mutlu yazı

Bir ay oldu cehennemde yanmaya başlayalı. Günde en az 12 saat, hiç izinsiz çalışıyorum. Gözlerim artık isyanda... üzerinde ağır bir yük. hafızam bana sürekli dejavu yaşatmakta... habire tıkıştırılmaktan o da şikayetçi. günde 4-5 yere gidiyorum. Dinliyorum, not alıyorum, soru soruyorum, fotoğraf çekiyorum, biraz sohbet ediyorum, çayımı kahvemi içiyorum, çıkıyorum. yazıyorum, ertesi gün gazetede görüyorum, binlerce insanın gittiğim yerlere, konuştuklarıma, çektiğim fotoğraflara tanıklık etmesi, bildirenlerin, belirtenlerin, dile getirenlerin, kaydedenlerin sesi olmak sevindiriyor beni. Bazen ankaranın valisi gibi karşılanıyorum, bazen kapıdan kovuluyorum. yoruluyorum, çok yoruluyorum... eskiyle kıyaslanamayacak kadar panik ve koşuşturmaca yaşıyorum. AMA MUTLUYUM... içimde mazoşist bir haz var.